Kütahya Dönemi

23 Şubat 2008 Cumartesi 09:09 Gönderen Black'n Red
Başlaması bir dert,bitmesi bir dert 5 yıl geçti burada.Bu yazıyı da şehrin ortasındaki vazonun 200 metre ilerisinde şu an ışığı yanan tek evden yazıyorum.Ha aşağıda gözlemeci açıkmış birde,olsun.Ya gözleme dedim de karnım açıktı,bir dakka..
Hmm Kütahya,evet.İlk günden başlayayım.Buraya geldikten sonra Niğde gibi 13,5 yıl yaşadığım ve son günleri rüya gibi geçen bir yerden gelip bu kadar sıkıntı çekeceğimi bilsem gelmezdim baştan - gitmeseydin madem demeyin,bazı şeyler sizin elinizde olmuyor -.Okulu ayrı,hocaları ayrı,arkadaşları ayrı,her şey bir başkaydı.Burada öyle ahım şahım güzel bir anı yok,belki vardır az olduğundan şu an atlamış olabilirim.Yapmak istediğim çoğu şeyi gerçekleştiremedim burada,olmadı.O kadar şaşalı bir vaziyette gelip burada sıradan biri olmak kötü oldu belki de.Zamanla ayak uydursam da sevmiyordum ortamı,tabi ortam diye bir şeyden bahsedilebilirse.Öyle bir şeker fabrikasından gelip harabe ve en küçük depremde bile sallanan,her yerden örümcek çıkan,hiç kendi yaşıtının olmadığı ve her yere uzak bir yere gelince ilginç oldu.Üstüne üstlük okulda iyi olmayınca daha ne olsun,dünya da verilmiş ceza bana.Sonra aa notlarda kötü gelmesin mi,nedeni ben değilim elbette,buraya kadar taktir verilmeye başlandığı 4.sınıftan beri alıyorum bu mereti.Çok da çalışıyordum ama olmuyordu.Sonradan bir yazılı sırasında arkama bir baktım,lan kopya çekiyor herkes.Hoca da en önde olduğumuzdan dolayı direk bize bakıyor.Notlar açıklanıyor ve notları tutup çalışmamın karşılığı olan not 45 alıyorum.Sonra arkada tabi sabaha kadar bu sınava çalışmış ve yazılı esnasında da çalışmalarına devam etmiş olanlar 80 alıyor…Hmm bak burda bir şey var şimdi,bu kadar da olmaz.O noktada kendinizi bir düşünün bakalım,bu kadar kötü bir durum olabilir mi hiç?Sen kalk o durumdayken gel burada bunları yaşa.Neyse o dönemler çok zordu gerçekten millet arkadaşlarını sınavda başarılı olayım diye seçiyordu ki bu şimdiye kadar tanıklık etmediğim bir şeydi.Bu böyle devam etti kötüydü.Sonradan yalvar yakar düzelttim notları ama başarı puanım düştü,üç küsurdu galiba.En çok sinir olduğum şey burada çalışanla çalışmayan aynı kefedeydi.Biri bana bu sınava girerken cevapları birinin yapıp önüne koyduğunu söyleyince de iyice coştum artık.Ben o şartlarda lise giriş sınavı kazanmak için debelenirken,burada sınavda kopya çekilip kazanılmış ve hala da devam edilip üni. sınavı için ek puancıklar almıştı.Daha ne diyeyim ki ben,neyse elbet vuruş sırası bize de gelecek,bu hayatta olmasa bile…

Okulda bölümleri seçtiğimiz zamanki sınıf güzeldi ama,en azından hem dersler kolaydı hem de artık alışmaya başlamıştım.Hem o fabrikadan kurtulup kendimize ev almıştık şehre yakındı ve çok güzeldi.Hala o evde yazıyorum bunları şimdi.İyi olarak hatırlamak istiyorum ileride burayı ama hep o lise1 dönem aklıma gelince yapamıyorum.Bu kadar haksızlık olamaz ki.Küçük bir örnek vereyim hemen,benim yazılı not ortalamam 82,bir arkadaşın 58.Hoca bize eğer bir konuyu tahtaya çıkıp anlatırsak bana 5 arkadaşa da 4 vereceğini söyledi.Bizde çalışıp anlattık.Ben hiç kağıda bile bakmadan anlatmıştım ve kredisi en yüksek olan bu dersten 5 alırım diye mutluydum,çünkü söz vermişti anlatırsak notları yükseltecek diye.Ama karne günü bir baktık,benimki 4 arkadaşta 4 almış.Bana 82’den 3 puan daha verip 5 vermemiş ama arkadaşa 58’den 12 puan verip 4 vermiş,bak sen şu işe...Sonra başka bir zamanda yarın seni sözlü yapacağım şurayı ezberle diyen hoca öbür gün beni tüm gece çalışmama rağmen kaldırmaması da çok acayipti.Hayır bir yerde 2 saatlik uykuyu anlarım,tüm gece çalışıp bunun karşılığını alamamayı da anlarım da - ki çok oldu öyle - …O gece annem de bana yardımcı olmak için pasta börek yapıp benim anlattığım konuyu kitaptan takip etmişti.Sabah o hevesle ve otobüste ayakta elimde çıkardığım özetle gittim.Teneffüslerde ve ders başlayıncaya kadar tekrar ettim.Ve hoca listeden numara seçip kaldırdı birkaç kişiyi.Sonra da zil çaldı.Benim her kişi seçmeden önce elimi kaldırıp - hocam beni kaldırın lütfen - demelerim aklımda kaldı,kötü bir zamandı o zil sesi .Hocaya – öğretmenler odasında anlatayım bari bir dinleyin hocam – dediğimde sen öbür parçaya çalışırsın yarına demesi ise başlı başına o coğrafyadan nefret etmeme sebep olabilir.Anlatılan bu parçalarda öyle kısa olmaz,tüm kelimelerin anlamlarını falan çıkarmak gerekir ve tahtada anlatmak gerekir işte.Sen söz verdiğin halde kaldırmadın ki ben niye başka parça ezberleyecekmişim,sonra kalkmadım çünkü uyudum eve gidince ve sözlüye yazılı ortalamasını verdi bu zihniyet.Sırf komedi aslında ya ama o zaman pek gülememiştim bunlara,şimdi de gülmüyorum ya.Satırı bitirirken İsmail yk’dan ‘Allah belanı versin’ şarkı çalıyordu...

Dershaneler de ayrı bir şekil burada.Deneme sınavında kaydolduğun sınıfın kapısında ismin olmaz,sonra hocalar seni başka bir sınıfa koyar.Sınavı bitirip çıkarsın ve sonuçlar açıklandığında ismin listede yoktur,çünkü senin sınavın yok olmuştur.Sonra aynı sınavı sana bir daha yapmaya kalkarlar,hayır sınavın üstünde ödüllü yazmaktadır ama ödüller çoktan dağıtılmıştır,bir daha girmeye ne gerek vardır.Aman bu olayı başkasına anlatma diye sana ikramlarda bulunulur,yemezler.Bir diğer dershanede hoca ‘p.tesi öğlen gelin,konuyu anlatayım’ der,okuldan kaçıp gidersin ama hoca yoktur.Aratırsın ama hoca akşam geleyim der -çünkü derece gruplarıyla ilgilenmektedir o vakit- ,o zaman okuldan niye kaçıttırılınmıştır - o ne kelime be .Akşam gidince de dershane kapanır 1 saatte ne anlatılırsa artık olur,biter.Başka bir dershane de hoca sürekli vaat verir işte ‘ben hep kazandırdım,kazandıramadığım öğrenci yok,yeter ki benim dediklerimi yapın vs.’.Ama sonradan hiçbir şey yapmaz,istenen yer ve bölümleri kazandıramaz,çözeceğim denen testleri çözdürür sonra cevap anahtarını vermez,öğrencileri kayırır,derslere bile gelmez.Ama sonra ek puanıyla giren veya düz liseden tüm soruları yapanları göstererek ‘benim sayemde kazandılar’ demeyi ihmal etmez.Öğrencilerin hepside bilir bunu,laf ne zaman açılsa bu laf iyi bitmez ama hocayla karşılaşınca durum değişir,canım cicim olur yine,peh...

Kütahya belkide en güzel şöyle özetlenebilir;tek caddesi olan cumhuriyet caddesi'nin girişine kuşlar tarafından cephe kurulmuş şehirdir. caddenin vazo tarafındaki girişinde bulunan ağaç yaklaşık 3 - 4 bin kişilik türünü belirleyemediğim kuş ordusu tarafından işgal edilmiş, genç - yaşlı, erkek - kadın demeden tüm kütahya halkının kafasına aralıksız sıçılmaktadır. kaldırımlar ve asfalt bu güçlü kimyasal silahın yarattığı tahribat sonucu kullanılmaz hale gelmiş, cephenin tam altında bulunan türkiye iş bankası'na ait bankamatik ise erimeye yüz tutmuştur.halk korku ve tedirginlik içinde düşman askerlerinin biricik caddelerinden çekilmesini beklerken, yetkililer de elleri kolları bağlı olmasının verdiği acziyet ile kendilerinden sayıca fazla olan düşmana karşı koyma çabası içindedir. eğer işgal bir süre daha devam ederse gezecek tek caddeleri ellerinden alınan kütahyalıların bunalıma girip toplu intiharlara kalkışmalarından korkulmaktadır..

0 Response to "Kütahya Dönemi"